Yönetişim
Değişen Dünya koşulları altında, kişiler arası ilişkilerin niteliği de değişime uğruyor. Artık esas olan, insanların geleceklerini şekillendirmede söz sahibi olmaları, küresel karar alma süreçlerine doğrudan katılabilmeleri.
Şirketlerin en temelde varoluş nedeni, ürün ve hizmet kalitesini artırıp, müşteri memnuniyetini kazanarak, karlılık ve değer yaratmayı sürdürülebilir kılmaktır. Şirketler, rekabetçi olamayanın yaşama şansının çok zor olduğu koşullar altında yarışıyorlar. Genellikle ayakta durabilenler kısa vadeli acil sorunlarla uğraşanlar değil, geniş ufuklu, geleceğe dönük stratejik düşünen ve hazırlıklarını buna göre yapan şirketler oluyor.
Başarılı şirketler, piyasa koşullarının oradan oraya sürüklediği şirketler değil, kendi elleriyle kendi geleceklerini şekillendiren, sağlam organizasyon yapıları kuran, yönetim anlayışlarıyla farklılık yaratabilenlerdir. Şirketlerin başarılı olmalarındaki en belirleyici etken, kağıt üzerindeki organiasyon şemaları ya da yönetim yapılarından çok, yönetim anlayışıdır.
Bu bakış açısı ile ‘yönetim’ kavramını köklü bir değişime uğruyor. Klasik yönetim kavramının yerini, giderek yaygınlaşan şekilde ‘yönetişim’ kavramının aldığını görüyoruz.
Yönetişim, kurumların, yönetim kalitesini iyileştirme arayışlarının sonucunda ortaya çıkan ve klasik yönetim tarzına yeni değerler (şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik, katılımcılık, etkinlik, kurallara bağlılık, sorumluluk vb.) eklenmesini içeren bir sürecin sonucu.
Yönetişim, yöneten ile yönetilen arasında karşılıklı etkileşimi ve katılımcılığı ifade ediyor.
Başarı sürekli olarak “değer yaratabilmek” ile ilgili. Ve değer yaratmada sürekliliği sağlayabilmek ise hem “doğru işin yapılması” (strateji), hem “işin doğru yapılması” (toplam kalite), hem de “sürekliliği sağlayacak yapılanma” (kurumsallaşma) ile sağlanabilir. Bunlar “yönetişim“ kültürü ile sağlanabilir.
Nurşen Yılmaz Erginsoy