Dijital Dünya – Mega-Trendler

Dijital Dünya – Mega-Trendler

Dijital Dünya - Mega-TrendlerBugün, yaşamımızın her sürecinde karşılaştığımız iyileştirme, geliştirme ve yeni teknolojilerin çoğu temelinde benzer özelliklere sahip. Birçoğu, dijitalleşme ve enformasyon teknolojilerinin kaldıraç etkisinden faydalanıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun başkanı Klaus Schwab’ın Dördüncü Sanayi Devrimi kitabında yer verdiği gibi, bugün dünyada sayısız kuruluş tarafından, farklı alanlarda dijitalleşmenin itici kuvveti olan çok çeşitli teknolojilere yönelik listeler üretiliyor. Bu alanda gerçekleşen inovasyonlar da, dijitalleşme ve enformasyon teknolojilerinin itici etkisi sayesinde ortaya çıkıyor ve günümüz mega-trendlerini oluşturuyor.

Dijital alandaki gelişmelerin ivmelenmesi ile teknolojik değişiklikler kaçınılmaz hale geldi. Her ne kadar teknolojik değişimin yönü, malzemesi, kullanıldığı alanlar veya potansiyel etkisi farklı olsa da, temelinde yatan kuvvetler evrenseldir. Teknoloji yazarı Kevin Kelly tarafından kaleme alınan, dijital teknolojilerin köklerini sergilediği Büyük Teknolojik Dönüşüm kitabında, ‘geleceği şekillendirecek 12 teknolojik kuvvet’ olarak ifade edilen dijital trendler, 12 düzenleyici fiil / etmen ile temellendiriliyor. Bunlar, öngörülebilir yakın geleceğe ilişkin gelişmelerin temelindeki kuvvetleri ifade ediyor ve Oluş, Biliş, Akış, Görüntüleme, Erişim, Paylaşım, Filtreleme, Remiks, Etkileşim, İzleme, Sorgulama, Başlangıç olarak listeleniyor. Bu fiillerin her biri birbirine hız katan, birbiri ile örtüşen kuvvetlerdir. Öyle ki, Paylaşım artışı Akışın çoğalmasını tetiklerken, Bilişlenme de İzlemeyi gerektiriyor ya da Etkileşim olmadan Görüntüleme düşünülemeyeceği gibi, tüm bu eylemler Oluş sürecinin değişkenleridir. Bunların hepsi, birleşik bir hareket alanıdır ve her biri nihai durak gibi değil, yakın gelecekte ilerlememizin kaçınılmaz olduğu hareket yörüngeleri olarak düşünülmelidir.

Teknolojik mega-trendlerden fiziksel olarak elle tutulabilir olanlarından bahsedecek olursak, özerk taşıtlar, robotlar ve 3D yazıcılar ilk akla gelen başlıklar olacaktır. Özerk taşıtlar dediğimizde, yakın zamanlarda farklı medya kanalları aracılığıyla çokça duyduğumuz sürücüsüz araçlar, dronlar, uzaktan kontrol edilebilir sualtı taşıtları en iyi örneklerden. 3D yazıcılar da malzemeyi alıp dijital bir şablon kullanarak üç boyutlu bir nesne biçimine getirmeye işlemini gerçekleştiriyor. Bu sayede, seri üretilen mamullerden farklı olarak, üretimde boyut, maliyet ve hız kısıtlarını giderek daha kolay aşılmasını sağlayarak ‘müşteriye göre özelleştirme’ ihtiyacına cevap veriyor. 3D baskı ile elektronik parçalarından insan hücre ve organlarına kadar geniş bir yelpazede üretim yapılabilmektedir. Ortamdaki ısı ve nem gibi parametrelere göre kendi kendini değiştirebilen ürünler için araştırmalar yapılmakta ve bu da 4D üretimin projelendirildiğini göstermektedir. Bu teknolojinin ayakkabı, giysi, insan vücudu ile uyumlu implantlar gibi çeşitli ürünlerde kullanılması bekleniyor.

Robotlar, önceleri otomotiv gibi belli endüstrilerde sınırlı görevlerle kullanılır durumdayken, bugün hasta bakıcılığından hassas tarıma kadar çok çeşitli alan ve işlevlerde kullanılabiliyor. Yakın geçmişte insan ile makine işbirliği sıradan bir gelişme halini alırken, günümüzde makineler arası iletişimi programlıyoruz. Robotik alandaki hızlı ilerleme kısa sürede robotların daha uyarlanabilir ve esnek hale geldiğini gösteriyor. İleri sensör teknolojileri ile robotlar çevrelerini daha iyi anlıyor, tepkiler veriyor ve günlük ev işleri gibi birçok görev için sorumluluk alabiliyorlar. Yapısal ve işlevsel tasarımlarının da doğadan esinlenilerek, biomimicry diye isimlendirilen bir sürecin uzantısı olarak geliştirildiğini kanıtlıyor. Bulut teknolojisi aracılığıyla da sensörlerden iletilen çeşitli parametrelerde bilgiye göre, robotlara uzaktan erişim ve enformasyon sağlanabilirken, makine-insan, makine-makine işbirlikleri de robotların bu ağlara rahatlıkla bağlanmalarını ve birbirleri üzerindeki etkiyi de kontrol edebilmelerini sağlıyor. Bu noktada, bulut teknolojisinin, hard disklerde depolanan verilerin internet ortamında sanal sunucularda saklanması, işlenebilmesi ve bilişim aygıtları arasında ortak bilgi paylaşımı gibi alanlara hizmet sağladığı görülüyor.

Bir bilgisayarın ya da bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri belli bir mantık çerçevesinde, canlılara benzer şekilde yerine getirme yeteneğine ‘yapay zeka’ (Artificial Intelligence-AI) denir. Bu teknoloji sayesinde makinelere, tahmin edilen veya tahmin edilemeyen yeni durumlar karşısında karar verip eyleme geçebilme yeteneği kazandırılmaktadır. Bu da, Sanayi 4.0 yapısında çalışmakta olan smart factory ve tüm otomasyon sistemlerinin insan müdahalesi olmadan işlev görebilmesinin önünü açacaktır.

Dijital özellikleri ile ön plana çıkan mega-trendler arasında, ‘her şeyin interneti’ olarak isimlendirilen, insanlar ile nesneler (mekanlar, ürünler vb.) arasında çeşitli bağlantılı teknolojiler, platformlar ile mümkün kılınan bir ilişki kurgulanmıştır. Bu kapsamda bugün, akıllı sensörler vasıtasıyla evlerde, giysi ve aksesuarlarda, ulaşım araçlarında veya imalat sanayii gibi birçok alanda nesnelerin sanal ağlara bağlandığını, faaliyetlerin izlenebildiğini ve bu sayede de optimize etmeyi mümkün kıldığını görebiliyoruz. En yaygın uygulamalarından biri de, uzaktan izlemeye yarayan RFID (telsiz frekans belirleyici) etiketleri. Özellikle karmaşık tedarik zincirleri işleten işyerleri için etiket yerleştirilen bir palet ya da konteynerin tedarik zincirinde yol alırken nerede bulunduğu, ne şekilde bir yol izlediği gibi kontroller sağlanabiliyor.

Birbirine internet ağları vasıtasıyla bağlı milyarlarca makineden, çeşitli sistemlerden, robotlardan meydana gelen bir küresel sistem düşündüğümüzde; kusursuz çalışması ve kesintiye uğramaması için bir bilgi güvenliği yönetimine ihtiyaç bulunmaktadır. Ne kadar karşı önlem geliştirilse de, 21. yüzyıl siber saldırılar çağı olarak bilinmektedir. Spam e-posta, virüsler, phishing (oltalama-yemleme), ağ tarama, DDOS saldırıları (genellikle ünlü hacker grupları tarafından yapılan ve hedef web sitesini işlev yapamaz hale getirmeyi amaçlar) gibi siber saldırı türlerinin yıkıcı etkisinin önüne geçebilmek için, bilgi güvenliği sistemleri dijital mega-trendler arasında ciddi öneme sahiptir. Bu sistemler sayesinde bilginin gizliliği, bütünlüğü ve erişilebilirliği gibi üç parametrede bilgi güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.

Bir diğer trend konu ise, Blockchain teknolojisidir. Bu teknoloji ile ‘dağınık kasa defterleri’ yerine, hiçbir kullanıcının kontrol etmediği, paylaşılan, programlanabilen, kriptografik olarak emniyetli ve herkes tarafından gözlemlenebilir alanların yaratıldığı bir kasa defteridir. Bitcoin, blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamasıdır. Şuan dijital para birimi olarak ortaya çıkan bitcoin, yakın gelecekte seçimlerde kullanılacak oylar, eğitim diplomaları, doğum ve ölüm belgeleri gibi kod olarak ifade edilebilecek her türlü işlemi numerik işlemi kayıt altına almak için kullanılacaktır.

Çok farklı alanlarda olduğu gibi, dijital teknolojilerin geliştirildiği bir alan da Biyoloji bilimidir. Özellikle genetik inovasyonları, genleri aktive etme ve gen düzenleme gibi faaliyetlerin kolaylaşmasını sağlamıştır. Sentetik biyolojinin bir sonraki adımı ise, DNA’nın baştan yazılımı ile organizmaların özelleştirilmesini sağlamak olacak gibi görünüyor. Biyolojik düzenleme yeteneği ile genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların yaratılması, insan da dahil olmak üzere organizmalarda hücrelerin değiştirilmesi mümkün kılınacaktır.

Daha önceleri bilgi çöplüğü olarak kabul edilebilecek devasa bilgiler, bugün ‘Big Data’ olarak isimlendirilen büyük veriyi oluşturmaktadır. Bu kapsam, bilgisayar belleklerinde depo edilen ve mevcut bilgi işletim sistemlerinin işleyemeyeceği kadar geniş ve karmaşık veri kümelerini ifade etmektedir. Büyüklük olarak terabaytlarla ifade edilmekte ve pentabaytlara uzanmaktadır. Araştırmacılar tarafından, 2035 yılında bu büyüklüğün 35 zetabayta (35*10 üzeri 20 bayt) varacağı tahmin edilmektedir. Bu kadar verinin nasıl oluştuğu sorgulandığında ise, 2 milyar internet kullanıcısı, yaklaşık 1 milyar akıllı telefon, 1 trilyon sayfanın endekslendiği Google üzerinden yapılan milyonlarca aramalar, sosyal medya platformları, dünya üzerindeki işyerlerinde yapılan her türlü işlem kaydı ve internete bağlı milyonlarca cihazın ürettiği veriler olarak ortaya çıkıyor.

20. Yüzyılın üçüncü yarısından itibaren devam eden ileri teknolojilerin oluşturduğu mega-trendler kapsamında, Prof. Dr. Vasfi Hamdi ve M. Semih Arıcı tarafından yazılan Teknolojiden Ekonomiye 21. Yüzyıl Dünya ve Türkiye kitabında ’21. Yüzyıl ortalarından itibaren, yüksek teknolojiden süper teknolojiye doğru bir evrim gerçekleşecektir’ yönünde bir açılım yapılmıştır. Bu da demek oluyor ki, bu süper teknolojilerin çoğu, mevcut yüksek teknolojiye sahip dijital trendlerin daha ileri bir sürümü şeklinde gerçekleşecektir.

Bir aleti ne kadar uzun süre kullanırsanız kullanın, sonu gelmeyen güncellemeler sizi acemi bir kullanıcıya çeviriyor ve bu Oluş Çağında herkes mevcut konumunda cahilleşiyor. Kevin Kelly, bu durumu ‘sonsuza kadar hep acemi kalacağız’ şeklinde ifade ediyor ve alçak gönüllü olmayı öneriyor. Yeni teknolojiler sonsuz güncelleme gerektireceğinden, onlar karşısında cahil kalacağız, nedeni de şu: Önümüzdeki yirmi yıl boyunca hâkim olacak önemli teknolojilerin çoğu henüz icat edilmedi. Dolayısıyla, teknolojik gelişmeler bir varış hedefinden çok, aslında sonsuz bir Oluş’u ifade ediyor. Ayrıca, ömrünü doldurup eskime çevrimi hızlandığından, devre dışı kalmadan üzerinde ustalaşacak kadar zamanımız olmayacak ve yaş, deneyim ne olursa olsun sonsuza kadar acemi çaylak olarak kalmaya devam edeceğiz.

Nurşen Yılmaz Erginsoy

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir